"Muasır mürcie’nin, kendi görüşlerini desteklemek için getirdikleri şüpheden birisi de “Namazı gevşeklik ve tembellik sebebiyle terk eden kimsenin hükmünde alimler arasında meydana gelen ihtilaftır.”
Onlar, namazı terk edenin tekfir edilmeyeceğini söyleyenlerin görüşüne göre bütün amellerin kemal şartı olduğunu, amel olmadan da imanın sahih olacağını söylüyorlar.
Namazın terki hakkındaki ihtilaf; Keşfu’l-Hafa adlı makalemde açıkladığım gibi, faziletli asırlardan sonra ortaya çıkmış bir ihtilaftır. Sahabe ve tabiin katında ihtilaflı olan bir mesele değildir. Bu mesele, onların iman konusundaki icma’larını delecek bir hüccet değildir. Onlar (Sahabe ve tabiin) imanın; söz ve amel olduğunda ve namazı terk edenin kafir olduğunda icma etmişlerdir. Bu iki icma sahabe ve tabiinden olan selef’ten sahih ve sabittir. Birinci meseledeki (imanın söz ve amel olduğu hakkındaki) icma’larını sonrakilerin ihtilaflarıyla nakzetmek nasıl caiz değilse, ikinci meseledeki (namazın terkinin küfür olduğu hususundaki) icma’larını da sonrakilerin ihtilafları ile nakzetmek caiz değildir.
Bu iki icma, birbirine zorunlu olarak bağlantılıdır. Biri diğerini tamamlamaktadır. Kim namazı terk edenin küfrüne dair ikinci icma’a muvafık düşerse, zorunlu olarak imanın söz ve amel olduğuna dair ilk icma’a da muvafık olur. Birinci icma’ya muvafakat edenin, ikinci icma’ya da muvafakat etmesi zorunludur. Aksi halde bu meselede çelişki içinde olur. Bu yüzden sünnet ve hadis imamları namazın terki meselesini, aralarındaki zorunluluk bağından dolayı iman kitabında zikretmişlerdir. Nitekim bu hususu Keşfu’l-Hafa adlı makalemde açıkladım.
Mürcie, salih selefin iman babındaki mezhebini, selefe ait olmayan bir görüşle ilzam ederek bozamaz. Kişi ancak kendisine ait görüşle ilzam edilir.
Asrın mürciesinin bu işi, bana Rafizi’lerin, Ehl-i Sünnet’e karşı Eş’ari’lerin batıl sözlerini zikrederek ilzam etmeye çalışmalarını hatırlatıyor. Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah Minhacu’s-Sunne adlı kitabında “Bu görüşler Ehl-i sünnet’e ait değildir. Bizi bunlarla ilzam edemezsiniz” demiştir.
Gevşeklik ve tembellik sebebiyle namazı terk edenin tekfir edilmeyeceği görüşü de aynı şekilde, salih selefin görüşü değildir! Selefe tabi olanları, selefe ait olmayan sözlerle ilzam edemezsiniz.
Amel olmadan imanın sahih olmayacağını kabul ederek bu Mürcie'ye muhalefet eden alimlerden biri, namazı tek edeni tekfir etmediğinde, bu ircâî problem için çıkış aramalıdır. Şüphe yok ki onun, namaz konusundaki icma’ya muhalefeti, kendisinin konumunu ve iman konusundaki ikrarını çürütür. Nitekim bu hususu da Keşfu’l-Hafa başlıklı makalemde açıkladım.
Bize gelince, - Allah’a hamd olsun – salih selefin iman konusundaki icma’ına da, namaz konusundaki icma’ına da muvafakat ederiz. Bizim yanımızda bu mesele sabahın aydınlığı gibi nettir. Allah’ın lütfuyla bu meselede bize kapalı gelen bir şey de, çelişki de yoktur. Zaten sahih din de ancak böyle olur.
Alemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun. Allah’ın salat ve selamı nebimiz Muhammed’e, âline ve bütün ashabı üzerine olsun.
Şeyh Ebu Malik Abdulhamid b. Huleyvî el-Cuhenî
25 Ramazan 1428 - Yenbu
Tercüme: Ebu Muaz