TEVHİD
Hutbetü'l-Hace
Hamd, ancak Allah (c.c.) içindir. O'na hamdeder. O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden amellerimizin kötülüğünden O'na sığınırız. Allah (c c ) kimi hidayete erdirirse onu saptıracak, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur.
Allah'tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığına şehadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Rasulü'dür.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Allah'tan sakınılması gerektiği şekilde sakının ve ancak müslümanlar olarak ölün." [1][1]
"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” [2][2]
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” [3][3]
Muhakkak ki, sözlerin en doğrusu Allah'ın Kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in (s.a.v.) yoludur. İşlerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bidat, her bidat sapıklık ve her sapıklık da ateştedir. [4][4]
Bismillahirrahmamrrahim.
Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah (c.c.) içindir. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O'nun ortağı yoktur. Öncekilerin de sonrakilerin de ilahı ve bütün insanların Rabbidir. Mülkün Malikidir. Birdir, tektir, hiç kimseye muhtaç değildir, bilakis herkes O'na muhtaçtır. Doğmamış, doğurmamıştır. Hiçbir şey O'na denk, eş ve benzer değildir.
Yine şehadet ederim ki, Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve rasulüdür. Allah'ın salat ve selamı O'nun üzerine olsun. O risaleti tebliğ etti, emaneti eda etti, gereği üzere Allah (c.c.) için cihad etti. Ümmetini, gecesi bile gündüz gibi olan apaydınlık bir yol üzerinde bıraktı. O yoldan, helak olmak isteyen kimseden başkası sapmaz.
Bu risalede Allah'ın (c.c.) şeriati ile hükmetmenin gerekliliği vurgulanarak, O'nun şeriatinden başkasıyla hükmetmekten sakınılması konusunda önemli açıklamalar yapılmıştır.
Ben bu risaleyi Allah'ın şeriati dışındaki hükümlerle hükmeden bazı kimseler için yazdım. Arraflardan, kahinlerden ve devlet büyükleri ile kanun adamlarından bazıları Kitap ve Sünnet'ten başka kanunlar koyarak bunlarla hükmediyor, cehaletleri sebebiyle bir çok insan da bunlarla amel ediyor. Sonradan gelenler, Allah (c.c.) ve Rasulü (s.a.v.) ile inatlaşıyor, Allah (c.c.) ve Rasulüne (s.a.v.) muhalefet ediyorlar.
Bu risalemin kendilerine ulaştığı kimselerden ricam, cahiller için öğretici, gafiller için uyarıcı olup, Allah'ın (c.c.) kullarının Sıratı Müstakim'e ulaşmasına vesile olmalarıdır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Hatırlat! Çünkü hatırlatmak müminlere fayda verir.” [5][5]
"Allah kendilerine kitap verilen kimselerden hakkı açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz diye misak almıştı.”[6][6]
Allah'tan (c.c.) bu risaleyi okuyanları bundan faydalandırmasını, bütün müslümanları O'nun şeriatine bağlanmaya, Kitabı ile hükmetmeye, Nebisi Muhammed'in (s.a.v.) Sünnetine uymaya muvaffak kılmasını diliyoruz.
Abdulaziz bin Abdullah bin Baz
1409 Riyad- Suudi Arabistan [7][7]
Allah (c.c.) bütün insanları ve cinleri kendisine ibadet etmeleri için yaratmıştır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etmeleri için yarattım." [8][8]
"Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya iyilik yapmanızı emretti." [9][9]
"Allah'a kulluk edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya iyilik yapın." [10][10]
Muaz bin Cebel'den rivayet edilmiştir:
"Ben Rasulullah'ın (s.a.v.) binmiş olduğu eşeğin terkisinde bulunuyordum. Rasulullah (s.a.v.) bana dedi ki;
"Ey Muaz! Allah'ın kulları üzerindeki hakkı ve kulların Allah üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?" Dedim ki:
"Allah ve Rasulü en iyi bilir." Buyurdu ki:
"Allah'ın kulları üzerindeki hakkı, yalnız O'na ibadet etmeleri ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamış kullarına azap etmemesidir." Bunun üzerine ben de dedim ki:
"Ya Rasulallah! Bunu insanlara müjdeleyeyim mi?" Buyurdu ki:
"Hayır sakın müjdeleme! Sonra buna güvenirler." [11][11]
Alimler, hadislerde geçen kulluğu, yakınlık anlamı ile tefsir etmişlerdir.
Şeyhülislam İbn Teymiye der ki:
"İbadet, Allah'ın (c.c.) sevdiği, razı olduğu bütün gizli ve açık ameller ve sözlerdir. Amel, söz, itikad, emir ve yasaklama olarak Allah'a (c.c.) tam bir bağlılığı ifade eder."
İster fert, ister cemaat, ister kadın ve ister erkek olsun herkes, Allah'ın (c.c.) şeriati üzere yaşamak, O'nun helallerini helal, haramlarını haram kabul etmek, bütün iş ve amellerinde Allah'a (c.c.) boyun eğmiş olarak yaşamını düzenlemek, kendi nefsini haz ve eğilimlerden arındırmak, hevasının yönelişlerinden soyutlamak zorundadır. Kişinin yaşamının her safhasında Allah'ın (c.c.) emirlerine uyması, insanlara karşı da mütevazı olması gerekir.
İşte Allah'ın şu ayetleri bu anlamı te'kid etmektedir.
"Rabbine yemin olsun ki, aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde seni hakem tayin etmedikçe ve verdiğin hükme kalplerinde hiç bir sıkıntı duymadan tamamen teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." [12][12]
"Onlar cahiliyenin hükmünü mü arıyorlar? Oysa yakinen bilen bir topluluk için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?" [13][13]
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Hevasını benim getirdiğime tabi kılmadıkça kimse iman etmiş olamaz.”
Bir kimse Allah'a iman edip, O'nun hükmüne razı olmadıkça, Allah'ın şeriatine ait hükümleri kabul edip nefsi, malı ve namusu konusunda O'nun hükümlerini uygulamadıkça asla imanı tam olamaz.[14][14]
Allah (c.c.) kullarını kendisinden başkasına kulluk etmekten sakındırarak şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki biz her ümmete 'Allah'a kulluk edin ve tağuttan sakının' diye rasuller gönderdik." [15][15]
Kim Allah'a (c.c.) boyun eğip, O'na itaat eder ve O'nun vahyi ile muhakeme olursa, bu kimse Allah'a (c.c.) kulluk etmiş; kim de Allah'tan başkasına boyun eğer, O'nun şeriatinden başkasına muhakeme olursa, o da tağuta kulluk etmiş olur.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Sana ve senden öncekilere indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Oysa onu tekfir etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan ise onları uzak bir sapıklığa düşürmek istiyor." [16][16]
Kulluk sadece bir olan Allah (c.c.) içindir. Beraet ve ayrılık ise tağuta kulluk eden kimseleredir. Allah (c.c.) ve Rasulünün (s.a.v.) hükmüne muhakeme olma konusu, "Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur, O birdir, ortağı yoktur ve Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Rasulüdür." şehadetinin gereğidir. Allah (c.c.) insanların Rabbi, ilahı ve yaratanıdır. Yaratıklarına emreden, nehyeden, onları yaşatan, öldüren, hesaba çeken, yaptıklarının karşılığını veren O'dur.
İbadet edilmeye layık olan sadece O'dur. Ondan başkaları buna layık değildirler.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Dikkat edin, yaratmak ve emretmek O'na aittir.” [17][17]
Yaratma işinde ortağı olmadığı gibi emretme işinde de ortağı yoktur.
Allah (c.c.) yahudi ve hristiyanların haham ve rahiplerini Allah'tan (c.c.) başka rabler edinmelerinden, onların helalleri haram, haramları helal kılmalarına karşın onlara itaat etmelerinden bahsederek şöyle buyuruyor:
"Onlar hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan başka rabler edindiler. Meryemoğlu Mesih'i de... Oysa onlar bir tek olan ilaha kulluk etmekten başkasıyla emrolunmamışlardı. Ondan başka ibadete layık ilah yoktur. O müşriklerin koştukları ortaklardan münezzehtir." [18][18]
Adiyy b. Hatem, haham ve rahiplere ibadet etmenin onlar için kurban kesmek, adak adamak, rüku ve secde etmek anlamlarına geldiğini zannederek Rasulullah'a (s.a.v.) şöyle dedi:
"Ya Rasulallah! Muhakkak ki biz onlara ibadet etmezdik." Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Onlar Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kıldıklarında siz onlara itaat etmiyor muydunuz?" Adiyy b. Hatem:
"Böyledir, ya Rasulallah!" deyince Rasulullah (s.a.v.):
"İşte bu onlara ibadet etmek anlamına gelir." buyurdu. [19][19]
İbn Kesir tefsirinde der ki:
"Bunun için Allah (c.c.) şöyle buyurdu:
"Oysa onlar bir tek olan ilaha kulluk etmekten başkasıyla emrolunmamışlardı."
Yani: Allah (c.c.) bir şeyi haram kıldığı zaman artık o haram, bir şeyi de helal kıldığı zaman artık o, helaldir.
"Ondan başka ibadete layık ilah yoktur. O müşriklerin koştukları ortaklardan münezzehtir."
Yani Allah (c.c.) şirklerden, benzerlerden, yardımcılardan ve çocuklardan münezzehtir. O'ndan başka ibadete layık ilah ve rab yoktur.
Allah'ın şeriatı ile muhakeme olmak, "Allah'tan (c.c.) başka ibadete layık ilah yoktur ve Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve rasulüdür." şehadetinin gereklerindendir.
Tağutlara, önderlere, arraflara ve bunların benzerlerine muhakeme olmak ise, Allah'a (c.c.) imana aykırıdır, küfür, zulüm ve fısktır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” [20][20]
"Biz onlara nefse karşı nefis, göze karşı göz, buruna karsı burun kulağa karşı kulak, dişe karşı diş ve yaralar için kısas yazmıştık. Kim bağışlarsa bu onun için kefaret olur. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” [21][21]
"İncil ehli Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsinler. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [22][22]
Allahu Teala, kendi indirdiği hükümlerden başka tüm hükümlerin cahiliye hükümleri olduğunu açıklamıştır. Allah'ın hükümlerinden yüzçevirmek, onun azabına uğramaya sebep olur. Zalimlerden de O'nun azabını kaldırabilecek hiç kimse yoktur.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Onların, aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdikleri konusunda seni fitneye düşürmelerinden sakın. Eğer yüzçevirirlerse, bil ki Allah onların işledikleri bazı günahlar sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor. Muhakkak insanlardan pek çoğu fasıktır. Onlar cahiliye hükmünü mü arzu ediyorlar. Oysa yakinen bilen bir topluluk için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır ?" [23][23]
Allah (c.c), bu ayetlerde Allah'ın indirdiğine muhakeme olma konusunda sekiz konuyu te'kid etmektedir:
1- İnsanlar arasında Allah'ın (c.c.) indirdiği ile hükmetme emri.
2- Hangi hal üzere olursa olsun, insanların hevalarına uymaktan ve onların hevaları sebebiyle Allah'ın hükümlerinden yüzçevirmekten sakındırma.
3- Az olsun çok olsun, büyük olsun küçük olsun herhangibir meselede Allah'ın şeriatı ile hükmetmemekten sakındırma.
4- Allah'tan (c.c.) yüzçevirmenin elim bir azabı gerektiren çok büyük bir günah olduğu.
5- Sayıca Allah'ın (c.c.) şükreden kullarının az, şeriatine muhalif kimselerin çok oluşuna bakarak aldanmaktan sakınmak gerektiği.
6- Allah'ın (c.c.) indirdiği hükümlerin dışındaki tüm hükümlerin cahiliye hükümleri olduğu.
7- Allah'ın hükmünün hükümlerin en iyisi ve en adili olduğu.
8- Allah'ın (c.c.) hükmünün hükümlerin en iyisi ve en adili olduğunu ancak ilim sahiplerinin anlayabileceği, Allah'a (c.c.) ve onun emirlerine rıza ve tam bir teslimiyetle sarılmak gerektiği.
Kur'an'da bu anlama gelen ayetler pek çoktur. Rasululullah'ın (s.a.v.) söz ve eylemlerinde de bu anlama gelen pek çok delil vardır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Rasulün emrine aykırı davrananlar bir fitneye ya da elim bir azaba uğramaktan sakınsınlar.” [24][24]
"Rabbine yemin olsun ki, aralarında ihtilaf ettikleri meselelerde seni hakem tayin etmedikçe ve verdiğin hükme kalplerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”[25][25]
"Rabbinizden size indirilene uyun.” [26][26]
"Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman mümin erkek ve mümin kadın için artık kendi işleri konusunda seçenek hakları yoktur.” [27][27]Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Hevasını benim getirdiğime uydurmayan kimse asla iman etmiş olamaz.” [28][28]
Rasulullah (s.a.v.) Adiyy b. Hatem'e şöyle söyledi:
"Onlar size Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kıldığında onlara itaat etmiyor muydunuz?” [29][29]
İbn Abbas bazı meseleler hakkında kendisiyle mücadele eden bir kimseye şöyle dedi:
"Gökten başınıza yakında taş yağacak. Ben size 'Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu' diyorum, siz bana 'Ebu Bekir ve Ömer şöyle dedi' diyorsunuz."
Bu söz, kulun tam ve eksiksiz bir teslimiyetle Allah (c.c.) ve Rasulünün (s.a.v.) sözüne sarılması gerektiğini ifade eder. Hiç kimsenin sözünü Allah (c.c.) ve Rasulünün (s.a.v.) sözünün önüne geçirmemelidir. Bu, dinde muhakkak bilinmesi gereken konulardandır.
Kullar arasında Allah'ın (c.c.) şeriatı ile hükmetmek, Allah'ın (c.c.) rahmet ve hikmeti gereğidir. Çünkü Allah (c.c.) insanların zaaflarından, heva, acizlik ve cehaletlerinden münezzehtir. O, hüküm sahibi, latif, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır. Kullarının hallerini ve onların faydasına olan şeyleri bilir. Onlar için şimdiki hayatlarında ve geleceklerinde nelerin gerekli olduğunu bilir. Bu onun rahmetinin gereğidir.
Kullar arasında Allah'ın (c.c.) hükümleri uygulanmadığı taktirde fertler arasında çekişmeler ve düşmanlıklar ortaya çıkar ve toplumun düzeni bozulur. Onlar arasında hayrın, saadetin ve adaletin tahakkuk etmesi, Allah'ın şeriatinin uygulanmasına bağlıdır.
Kul bir başkasıyla arasında meydana gelen anlaşmazlıklarda uygulanan hükmün yaratan, bilen her şeyden haberdar olan Allah'ın (c.c.) hükmü olduğunu bildiğinde, bu hüküm nefsinin ve hevasının zıttına bile olsa ona rıza gösterecektir, nefsi mutmain olacak ve kalbi huzura kavuşacaktır. Ancak kendisi hakkında verilen hükmün, kendisi gibi bir beşer tarafından verildiğini ve bu hükmü verirken hevasına ve şehvetlerine uyduğunu bildiği taktirde, o zaman bundan razı olmayarak düşmanlığını sürdürecektir.
Allah'ın (c.c.) kulları üzerine vahyi ile muhakeme olmayı yüklemesi, onlara olan rahmet ve ihsanındandır. Bu nedenle Allah (c.c) insanlara herkesin takip etmesi gereken yolu net bir şekilde açıklamıştır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Muhakkak ki Allah size emanetleri ehline ulaştırmanızı, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Rasule itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de... Bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, eğer Allah'a ve Ahiret Gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve Rasulüne götürün. Bu hem hayırlıdır hem de sonuç bakımından daha güzeldir.”[30][30]
Bu ayet yöneten için de yönetilen için de, hakim için de mahkum için de geneldir. Allah (c.c.) kadı ve hakimlere adaletle hükmetmelerini, müminlere de bu hükümleri kabul etmelerini emretmiştir. Anlaşmazlık ve ihtilafları Allah'a (c.c.) ve Rasulüne (s.a.v.) götürme meselesi, Allah'ın Rasulüne indirmiş olduğu şeriatın gereğidir.
Buraya kadar Allah'ın şeriati ile hükmetme, Allah (c.c.) ve Rasulünün (s.a.v.) vacip kıldığı yasalara muhakeme olma konusunu açıkladık. Muhakkak bu, Allah'a (c.c.) kulluğun ve nebisi Muhammed'in (s.a.v.) risaletine şahitlik etmenin gereklerindendir.
Allah'ın şeriatinden az bir şeyden yüzçevirmek Allah'ın azabına sebep olur. Bu, devlet ve yönetilenler için her zaman ve mekanda aynıdır. Bir devletin başka devletle, bir cemaatin başka bir cemaatle, bir müslümanın başka bir müslümanla olan ilişkileri için de böyledir. Hepsinin bu konudaki hükümleri aynıdır.
Yaratmak ve emretmek, Allah'a (c.c.) aittir. O hükmedenlerin en iyi hükmedenidir. İnsanların hüküm ve görüşlerinin Allah (c.c.) ve Rasulünden (s.a.v.) daha hayırlı, daha iyi ve daha güzel olduğunu söyleyen kimselerin imanı yoktur. Allah (c.c.) ve Rasulünün (s.a.v.) hükümlerine benzer hükümler uyduranların da durumu aynıdır.
Eğer bir kimse, en hayırlı ve en adil hükümlerin Allah'ın hükümleri olduğuna, gerek emirlerin, gerek hakimlerin gerekse Ehlu'l Hal ve'1-Akdin müslümanlar arasında bunlarla hükmetmeleri gerektiğine inanırsa, Allah'tan (c.c.) korkarak O'nun şeriati ile hükmeder, nefsini ve velayeti altında olanları Allah'ın (c.c.) dünya ve ahiretteki azabından korursa naim Cennetlerine girer.
Aksine, Allah'ın hükümlerinden yüzçevirenlere itibar eder, batılıları taklit eder, onların yollarına uyarsa, ihtilaf, tefrika, fitnelerin çokluğu ve hayrın azlığı ile cezalandırılır. İnsanlar birbirlerini öldürür ve aralarında şiddet başgösterir, bundan kurtulamazlar ve işleri düzelmez, siyasi ve fikri düşmanların tahakkümü altına girmekten kurtulamazlar. Ta ki, Allah'ın kulları için razı olduğu ve emretmiş olduğu dosdoğru yola girinceye kadar...
Allah (c.c.) ne kadar da doğru söylemektedir:
"Kim benim zikrimden yüzçevirirse, onun için dünyada bir geçim darlığı vardır. Kıyamet gününde de onu kör olarak haşrederiz. O der ki: 'Ey Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ki ben dünyada gören bir kimseydim.' Allah der ki: "İşte bu böyledir, sana ayetlerimiz gelmişti de, sen onları unutmuştun. İşte sen de bugün böyle unutuluyorsun.” [31][31]
Allah'ın (c.c), isyan edenleri bundan daha büyük bir darlık ile azaplandırması düşünülebilir mi?
Onların işleri düzelmez. Çünkü onlar, Allah'ın (c.c.) hak ile konuşan ihsanları dalaletten hidayete ulaştırıp onlara yol gösteren kelamını arkalarına atarak, zayıf akıllı kulların koydukları hükümleri ya da herhangi bir devletin nizammı Allah'ın kelamı ile değiştiriyorlar. Böyle yapanlar dünya ve ahirette hüsrana uğradıklarını, saadete eremeyeceklerini, Kıyamet Gününde de Allah'ın azabından kurtulamayacaklarını bilmiyorlar mı?
Allah'tan (c.c.) sözlerimi böyle kimseler için bir uyarı ve düşünen kimseler için de bir tenbih kılmasını diliyorum. Bu onların nefislerinde ve topluluklarında yaptıkları işlere ve elde ettiklerine bir de bu ümmetin faziletli asrında yaşayan salih selefin nefislerinde ve topluluklarında yaptıkları işlere ve elde ettiklerine bakmak gerek. Onlar, doğru yola dönerek, hakkıyla Muhammed'in (s.a.v.) ümmetinden olabilmek ve yeryüzünde hayırla anılmak için Allah'ın Kitabı ve Rasulünün Sünnetine bağlanıyorlardı. Bu sebeple Allah'ın yardımıyla yeryüzüne malik oldular ve hem dünya hem de ahiret hayatında saadete erdiler.
Muhakkak ki Allah'ın şeriati bir hazineydi fakat daha sonra gelenler onu terkederek zayi ettiler ve Allah'ın kanunlarından başka kanunlara tabi olma cürmünü işlediler. Böylece Allah katından musibet ve belalara duçar oldular.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Muhakkak ki o senin ve kavmin için bir öğüttür. Onlar, sonra bunu bilecekler.” [32][32]
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Muhakkak Kur'an ahir zamanda ona ehil olan kimse kalmayınca, göğüslerden ve mushaflardan kaldırılır. İnsanlar onu okumayı ve onunla hükmetmeyi terkederler.” [33][33]
İşte bundan sakınmak gerekir. Bu musibet, bugün müslüman olduğunu söyleyen insanların başına onların kendi yaptıkları, işledikleri yüzünden gelmiştir. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Nasihatimi onların arasında yaşayan ve müslümanlardan olan kavimlere yöneltiyorum:
Allah'ın dinini ve alemlerinin Rabbinin şeriatini öğrensinler. Bununla birlikte herhangi bir kimse ile olan anlaşmazlıklarında adetlere ve arrafların hükümlerine göre muhakeme olmaya son versinler. Bu gerçekler eski cahiliye döneminin uygulamalarında bulunan kimselere böyle açıklanıyor.
Öğüdümün kendilerine ulaştığı kimseler geç kalıp da pişman olmadan önce haram olan işlerinden dolayı Allah'a (c.c.) tevbe ve istiğfar etsinler. Tevbe, istiğfardan önce gelir. Günahından tevbe eden kimse onu hiç işlememiş gibidir. Kardeşlerine, bütün cahiliye adetlerinden ve Allah'ın şeriatine muhalif olduğu bilinen işlerden vazgeçmeyi tavsiye etsinler. Başlarında bulunup onları yönetenlere öğüt verme konusunda hırslı ve gayretli olsunlar. Onlara hak ile vaaz etsinler, açıklayarak anlatsınlar. Allah'ın (c.c.) izni ile hayrı elde etmek için kendi aralarında salih hakimler yetiştirsinler. Allah (c.c), kullarından O'na karşı gelenlere ve kötülük işleyenlere yeter.
Rabbimden; müslümanlara rahmet etmesini, onların hallerini değiştirerek hayatlarında zilleti kaldırmasını ve onlara izzet ve şeref vermesini, O'nun güzel isimleri ve yüce sıfatları ile müslümanların kalplerini açmasını diliyorum. Onlar, Allah'ın (c.c.) sözünü anlasınlar ve o sözü her şeyin önüne alsınlar. Onun vahyi ile amel etsinler. Hükmü ve emri, bir olan, ortağı bulunmayan Allah'a (c.c.) has kılsınlar.
"Hüküm vermek yalnızca Allah'a aittir. O başkasına değil, yalnız kendisine kulluk etmenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur, lakin insanların çoğu bilmezler.” [34][34]
Nebimiz Muhammed'e (s.a.v.), onun aline, ashabına ve Kıyamete kadar güzellikle onlara uyanlara salat ve selam olsun.