Korku, Allah'ın azametiyle, sevgisiyle, iclaliyle kalbin dolmasının belirtisidir. Bunlarla kalp dolunca içeri nur girer, kalbe sekînet iner. Heybet nidasını çıkarır. Yüzünü halavet ve korku sarar. Kalpte toplanan bu şeylerle sevgi, korku oluşur. Dolayısıyla kalpler ona karşı süslenir, gözler ona yönelir, kalpler onunla ünsiyet kurar. Artık konuşması nur, girişi nur, çıkışı nur ve ameli nur olur. Susunca, vakar onu yüceltir. Konuşunca da kalpler kulaklar ona yönelir.
Kibir ise cehalet ve zulümle dolmuş; kalpte, kendini beğenmenin, asiliğin görülmesidir. Kulluk, ondan ayrılır. Gazabı hak eder. İnsanlara hakir gözle bakar. Toplum içinde yalnız yürür. Onlarla olan ilişkisi, başkalarını kendisine tercih etmesi yerine, kendini onlardan üstün görmek şeklindedir. Onda insaf yoktur. İçinde büyüklük duyar. Karşılaştığı kimseye ilk selam veren kişi olmaz. Verilen selamı aldığında da, karşısındaki şahsa çok inamda bulunduğu inancındadır. Onlara yüzünü döndürmez. Ahlakı, insanlara hoş gelmez.
Kimsenin kendinde hakkı olduğunu bilmez. İnsanlar üzerinde hakları olduğu görüşündedir. İnsanların kendinden üstün olduğu görüşünde değildir. Kendi onlardan üstün olduğuna inanır. Bu haliyle cimri, Allah'tan ancak daha da uzaklaşır; insanlar karşısında küçülerek öfkelerini çeker.
Korunma (Sıyanet) ile Kibirlenme arasındaki fark:
Kendini koruyan kimse, pahalı, bembeyaz bir elbise giyen kimseye benzer. Bu kişi, elbisesiyle kralların sarayına ve daha başka yerlere gidebilir. Lekeden, tozdan, kirden ve beyazlığını temizliğini bozacak her türlü pisliklerden onu korur.
İzzet sahibi kimselerin, elbiselerinin kirlenmemesine, leke ve pisliklerin üzerine bulaşmamasına oldukça itina gösterdiklerini görmek mümkündür. Elbisesine leke bulaşınca derhal onu temizler, yok eder, leke izini kaybettirir.
Kalbini ve dinini koruyan kimse de aynen böyledir. Elbisesini, kir ve lekelerden koruduğu gibi kalbi de korur. Kalpte bulunan lekeler beyaz temiz elbisede bulunan çirkin lekelere nazaran daha çok olmasına karşın, kalp lekeleri üzerinde örtü olduğundan fark edilmez.
Kirli sandığı şeylerden kaçar. İnsanlardan korunur. Dericilerin, kasapların ve aşçıların elbiselerine bulaşan şeylerin kalbinde leke takmaması için insanlara karışmamaya çalışır.
Kendini büyük gören bundan biraz farklıdır. Sakınma ve uzak durma hususunda her ne kadar sıyanet (korunma) sahibine benzese de bu, kibriyle insanların omuzlarına çıkıp onları ayakları altına almayı arzular. İşte sıyanet rengi, işte kibir rengi.
İhtiyatlı davranmakla korkaklık arasındaki fark:
İhtiyatlı kişi, bir şey üzerinde iradesini, beceri ve aklını yoğunlaştıran, durumları teker teker ölçen ve bu işlerden her birine karşı uygun şeyler hazırlayan kimsedir. Hazm (ihtiyat) kelimesi, kuvvet ve toplamak manalarına gelir. Arap dilinde (hazmetü'l-hatab) denir. Yani odun toplamak. Hâzimü’r-re’y ise çeşitli görüşleri toplamış; bunlardan iki hayırdan en hayırlısını, iki şerliden de en şerlisini öğrenmiş; geri durulması gereken yerde de korkaklığından güçsüzlüğünden değil de aklı ve görüşü nedeniyle geri durmuş kimsedir.
Şair de şöyle demiştir:
Kararında yetersiz kişi eline geçen firsatı kaçırmıştır.
Öyle ki yapamadığı bir iş olunca kaderden yakınır"